KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

VASİYET ALACAKLISININ ÖLÜME BAĞLI TASARRUFU ÖĞRENDİĞİ TARİHİN, HAZIR OLMAYANLAR İÇİN TEBLİĞ TARİHİ OLARAK KABUL EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/(16)1-139
Karar No       : 2023/1213

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Çaycuma 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 16.03.2021
SAYISI                          : 2020/476 E., 2021/144 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 10.04.2019 tarihli ve
                                        2019/1227 Esas, 2019/2646 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi sebebine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Çaycuma 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin karar, davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının kardeş olduklarını, tarafların babaları olan Mustafa Ç. tarafından 23.08.1983 tarihli ve 6407 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vasiyetname düzenlediğini, bu vasiyetname ile “İlit Tarlası” ve “Tuğluk Tarlası” namlı taşınmazların taraflara eşit paylarla vasiyet edildiği, bu nedenle vasiyete konu Çaycuma ilçesi Musausta sınırları içerisinde bulunan 144 ada 9 parsel, 142 ada 22 parsel, 142 ada 24 parsel 142 ada 26 parsel sayılı taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında müvekkili ile kardeşi olan davalı adlarına 1/2 paylarla tespit edilmesi gerekirken 9/56 oranında müvekkili adına, 47/56 oranında ise davalı adına tespit gördüğünü, bu durumu 2013 yılının Ekim ayında öğrendiğini, belirtilen şekilde hisseli olarak oluşturulan tapu kayıtlarının iptali ile, müvekkili ile davalı arasında dava konusu taşınmazların 1/2 paylarla yeniden tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı asıl cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde geçen hususları kabul etmediğini, davaya konu taşınmazlar hakkında Çaycuma Kadastro Mahkemesinde açılan 2010/13 Esas sayılı davanın 12.10.2010 tarihinde kesinleştiğini, aynı taşınmazlar üzerinde mahkemece verilen kararlar doğrultusunda ikinci bir dava açılmasının haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş; davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde eldeki davada zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı

6. Çaycuma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.03.2015 tarihli ve 2014/20 Esas, 2015/96 Karar sayılı kararı ile; davacının tarafların müşterek babası ve murisi Mustafa Ç. tarafından Çaycuma Noterliği ile düzenlenen 23.08.1983 tarihli ve 6407 yevmiye numarası ile vasiyetname nedeniyle hatalı olan tapu kaydının iptali ile taşınmazların 1/2'şer paylarla taraflar adına tescilini talep ettiği, davalı tarafın yasal süresinde sunduğu ikinci cevap dilekçesinde zamanaşımı def'ini ileri sürdüğü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 141/1 inci maddesi uyarınca tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile iddia ve savunmalarını serbestçe genişletebilecekleri veya değiştirebilecekleri, tarafların müşterek babası ve murisi Mustafa Ç.'nın sözü geçen vasiyetnamesinin okunmasına dair Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/686 Esas, 1998/426 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; vasiyetnamenin mirasçılardan eldeki davanın davacısı Hayri Ç.'ya Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü vasıtasıyla 29.04.1997 tarihinde tebliğ edildiği, vasiyetnamenin tenfizi talebinin on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu anlaşılmakla davacı Hayri Ç.'ya vasiyetnamenin tebliğ edildiği 29.04.1997 tarihinden eldeki davanın açıldığı tarih olan 13.01.2014 tarihine kadar yaklaşık on yedi yıllık süre geçtiği, bu itibarla davanın on yıllık zamanaşımı süresinin geçmesinden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 10.04.2019 tarihli ve 2019/1227 Esas, 2019/2646 Karar sayılı kararı ile;

“... Çaycuma İlçesinde 2007 yılında yapılan kadastro sonucu Musausta Köyü çalışma alanında bulunan 142 ada 22, 24, 26 ve 144 ada 9 parsel sayılı 10.255.57, 428.98, 807.75 ve 2.703.34 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, irsen intikal, pay devri ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle iştiraken Mustafa Ç. mirasçıları olan Nuriye Veren, Hayri Ç. ve Mustafa Ç. adlarına tespit edilmiş, hükmen 47/56 pay Mustafa Ç., 9/56 pay Hayri Ç. adlarına 29.09.2010 tarihinde tescil edilmiştir. Davacı Hayri Ç., murislerince düzenlenen 23.08.1983 tarihli vasiyetnameye göre taşınmazlarda 1/2 payının bulunduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hayri Ç. vekili ve katılma yoluyla vekalet ücretine yönelik olarak davalı Mustafa Ç. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı Hayri Ç., çekişmeli taşınmazların, babaları Mustafa Ç. tarafından düzenlenen 23.08.1983 tarihli vasiyetname ile 1/2 hissesinin kendisine, 1/2 hissesinin davalıya vasiyet edildiğini belirterek, tapu kayıtlarının iptali ile 1/2’şer hisse ile kendisi ve davalı adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davalının yasal süresi içerisinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü, tarafların müşterek babaları ve murisleri Mustafa Ç.'nın sözü geçen vasiyetnamesinin okunmasına dair Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1996/686 Esas, 1998/426 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; murisin vasiyetnamesinin davacı Hayri Ç.'ya 29.04.1997 tarihinde tebliğ edildiği, vasiyetnamenin tenfizi talebinin 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, eldeki davanın açıldığı 13.01.2014 tarihine kadar yaklaşık 17 yıllık süre geçtiği ve bu itibarla davanın 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesinden sonra açıldığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiş ise de, verilen karar usul ve Yasa’ya uygun bulunmamaktadır.

Vasiyet eden muris Mustafa Ç.’nın ölüm tarihi itibariyle 743 sayılı MK’nın 580. maddesine göre (aynı düzenleme 4721 sayılı TMK’nın 602. maddesinde yer almaktadır.), “Vasiyet alacaklısının dava hakkı ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin üzerinden 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” denilmektedir.

Somut olayda; tarafların murisi olan Mustafa Ç.’nın 20.10.1996 tarihinde vefat ettiği, murisin davaya konu edilen ve Çaycuma Noterliği’nce düzenlenen 23.08.1983 tarih ve 6407 yevmiye nolu vasiyetnamesinin Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1996/686 Esas, 1998/426 Karar sayılı dosyasında açılıp okunduğu ancak söz konusu açılma kararının kesinleşmediği anlaşılmaktadır. TMK 602 maddesinde düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı vasiyetnamenin açılması dava dosyasının kesinleşme tarihidir. Hal böyle olunca eldeki davada zamanaşımının dolduğundan söz edilemeyeceğine göre, Mahkemece işin esasına girilerek araştırma ve inceleme yapılması gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacı Hayri Ç. vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. Çaycuma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.03.2021 tarihli ve 2020/476 Esas, 2021/144 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (743 sayılı Kanun) 580 inci maddesine göre “Kendisine muayyen birşey vasiyet olunan kimsenin ikame edeceği istihkak davasının müruru zaman müddeti, teberrüden haberdar edildiği günden ve ihbar zamanında henüz ifası lazım olmıyan teberrülerde ifanın lüzumu tarihinden itibaren on senedir”, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 602 nci maddesinde de "Vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar" şeklinde belirtildiği, bu maddeler uyarınca vasiyet alacaklısının vasiyetnamede belirtilen bir malın kendisine bırakıldığını öğrendiği tarihten itibaren davayı on yıl içerisinde açması gerektiği, başka bir ifadeyle kendisinin vasiyet alacaklısı olduğunu ve kendisine bir malın bırakıldığını öğrenmesiyle on yıllık sürenin işlemeye başlayacağı, somut olayda on yedi yıl geçtikten sonra davanın açıldığı ve zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; vasiyetnamenin tenfizi sebebine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin eldeki davada 743 sayılı Kanun’un 580 inci (4721 sayılı Kanun’un 602 nci maddesi) maddesi gereğince davanın zamanaşımından reddine ilişkin olarak verilen kararın yerinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece işin esasına girilerek araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “ölüme bağlı tasarruf” ve “vasiyetnamenin tenfizi” hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.

13. Mirasbırakanın ölümünden sonra meydana gelmesini arzu etmiş olduğu hususlara ilişkin her türlü irade açıklaması, ölüme bağlı tasarruf olarak nitelendirilir (Öztan, Bilge/Öztan, Fırat: “Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanunu’ndaki ve Noterlik Kanunu’ndaki Şekil Şartları”, AÜHFD, 65 (4), 2016, s. 3586). Kanun koyucu, mirasbırakanın irade özgürlüğüne büyük önem verdiğinden, mirasbırakanın iradesinin öldükten sonra da ayakta tutulmasını ve değer taşımasını, yapacağı ölüme bağlı tasarrufların hukuk düzenince korunmasına bağlamıştır (Kılıçoğlu, Ahmet: Miras Hukuku, Ankara 2018, s. 32).

14. Bu tür hukuki işlemlerin, ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılmalarının sebebi, bu işlemlerin mirasbırakanın terekesine ilişkin olmalarıdır (Serozan, Rona/Engin, Baki İlkay: Miras Hukuku, Ankara 2018, s. 276).

15. Ölüme bağlı tasarruflar, şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruflar ve maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar olarak ikiye ayrılır. Şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf, mirasbırakanın ölümünden sonra gerçekleşmesini ümit ettiği son arzularını kanunda öngörülen belli şekil şartlarına uygun olarak meydana getirmesidir. Bu tip tasarruflarda sınırlı sayı söz konusu olduğundan yalnızca vasiyetname ve miras sözleşmeleri şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf niteliği taşır. Bunların dışında herhangi bir işlem, şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf olarak kabul edilmez (Serozan /Engin, s. 277).

16. Türk Hukuk Lûgatında vasiyet işlemlerini içeren ve yasada gösterilen biçim koşullarına uyularak yapılan ve mirasbırakan tarafından ölünceye kadar tamamından veya bir kısmından dönülebilen yazılı irade beyanı olarak tanımlanan vasiyetname, bir kimsenin (gerçek kişi) bizzat yapacağı ölüme bağlı bir tasarruf olup amacı, gerçek veya tüzel bir şahsa bütün mamelekinin veya muayyen bir malının mülkiyetinin devrinin yapılmasını sağlayan tek taraflı bir hukuksal işlemdir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 1169).

17. Mirasbırakan tarafından mirasçı atamaksızın kendisine belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunulan kişiye vasiyet alacaklısı denir. Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufla bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunmuş ise vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı kişisel istem hakkına sahip olur, uygulamada bu dava vasiyetnamenin tenfizi (vasiyenemenin yerine getirilmesi) olarak adlandırılmaktadır (Gençcan, Ömer Uğur: Miras Hukuku, Ankara 2011, s. 1010).

18. 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 17 nci maddesine göre; mirasçılık ve mirasın geçişi, mirasbırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. Somut olayda, muris 20.10.1996 tarihinde vefat ettiğinden, bu tarihte yürürlükte olan ve uygulanması gereken 743 sayılı Kanun'un 580 inci maddesi (4721 sayılı Kanun md. 602); “Kendisine muayyen bir şey vasiyet olunan kimsenin ikame edeceği istihkak davasının mürüru zaman müddeti, teberrüden haberdar edildiği günden ve ihbar zamanında henüz ifası lazım olmıyan teberrülerde ifanın lüzumu tarihinden itibaren on senedir” hükmünü içermektedir.

19. Bu madde hükmüne göre, kendisine muayyen bir şey vasiyet edilen kimsenin dava hakkı, ölüme bağlı tasarrufu öğrenme tarihinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa vasiyet alacaklısının dava hakkı muaccel olma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu hükümde düzenlenen süre hak düşürücü süre değil, zamanaşımı süresidir.

20. Vasiyet alacağı için öngörülmüş olan bu süre, hükümde de belirtildiği üzere, kural olarak, vasiyet alacaklısının ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinden itibaren başlar. Zira kanun koyucu, zamanaşımının işlemeye başlayacağı anı kazandırmayı öğrenme anı olarak belirlerken, vasiyet alacağının bu anda muaccel olduğunu varsayarak hareket etmektedir (Erdem, Mehmet: Özel Hukukta Zamanaşımı, İstanbul 2010, s. 207-208).

21. Hükümde geçen "ihbar zamanında henüz ifası lazım olmıyan teberrülerde ifanın lüzumu" ifadesinden ise mirasbırakan alacağın ölümünden daha sonraki bir zamanda muaccel olacağını öngörmüşse, örneğin vasiyet alacaklısının belli bir yaşa gelmesinden sonra ifa edilmesini istemişse, diğer şartlar daha önce yerine gelmiş olsa bile, zamanaşımı bu muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır (İmre, Zahit/ Erman, Hasan: Miras Hukuku, İstanbul 2006, s. 330-331).

22. Vasiyet alacaklısı tarafından ölüme bağlı tasarrufun öğrenildiği tarih yani on yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı, vasiyetnamenin açılıp okunduğu tarih veya hazır olmayanlar için tebliğ tarihi kabul edilmelidir. Burada amaç, mirasçılar ve lehine kazandırma yapılan kişilerin bilgilendirilme tarihinin tespiti ve yasal haklarının kullanılmasını temine yöneliktir. İlgilinin vasiyetnameden başka bir vesileyle haberdar olduğu iddia edilse dahi, haberdar olunduğu belirtilen vasiyetnamenin aslıyla uyumunun denetimi her zaman sıhhatli olamayacağından anılan kriter benimsenmelidir.

23. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Çaycuma ilçesinde 2007 yılında yapılan kadastro sonucu Musausta Köyü çalışma alanında bulunan 142 ada 22, 24, 26 ve 144 ada 9 parsel sayılı taşınmazlar, irsen intikal, pay devri ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle iştiraken Mustafa Ç. mirasçıları olan Nuriye Veren, Hayri Ç. ve Mustafa Ç. adlarına tespit edilmiş, 13.04.2011 tarihinde ise hükmen 47/56 pay Mustafa Ç., 9/56 pay Hayri Ç. adlarına tescil edilmiştir. Davacı Hayri Ç. vekili tarafından müvekkilinin düzenlenen 23.08.1983 tarihli vasiyetnameye göre taşınmazlarda 1/2 payının bulunduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil istemiyle eldeki dava açılmış, mahkemece davacı Hayri Ç.'ya vasiyetnamenin tebliğ edildiği 29.04.1997 tarihinden eldeki davanın açıldığı tarih olan 13.01.2014 tarihine kadar yaklaşık on yedi yıllık süre geçtiği, bu itibarla davanın on yıllık zamanaşımı süresinin geçmesinden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.

24. Murisin ölümü üzerine vasiyetnamenin açılması için Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesine gönderildiği, vasiyetnamenin murisin tüm mirasçılarına tebliğ edilmek suretiyle mirasçıların vasiyetnameyi öğrenmesinin sağlandığı, diğer bir anlatımla davacının vasiyetname ve içeriğini usulüne uygun tebliğ yoluyla 29.04.1997 tarihinde öğrendiği, buna bağlı olarak kanunda öngörülen on yıllık zamanaşımı süresinin bu tarihte işlemeye başladığı, davanın ise zamanaşımı süresi dolduktan sonra 13.01.2014 tarihinde açılmış olduğu anlaşılmaktadır.

25. Önemle vurgulamak gerekir ki; 743 sayılı Kanun'un 580 inci maddesinde (4721 sayılı Kanun md. 602) de vasiyet alacaklısının dava hakkının kural olarak ölüme bağlı tasarrufu öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı açıkça düzenlenmiştir.

26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; 743 sayılı Kanun'un 580 inci maddesinde düzenlenen on yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcının vasiyetnamenin açılması dava dosyasının kesinleşme tarihi olduğu, hâl böyle olunca eldeki davada zamanaşımının dolduğundan söz edilemeyeceğinden mahkemece işin esasına girilerek araştırma ve inceleme yapılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmesi görüşü ileri sürülmüşse de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

27. Hâl böyle olunca, açık kanun hükmü karşısında mahkemenin az yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olguları gözeterek zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle davanın reddine karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

06.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

"K A R Ş I   O Y"

Hukuk Genel Kurulu çoğunluğu ile aramızda oluşan uyuşmazlık, davacıların dayandığı vasiyetnamenin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.

Vasiyet eden muris Mustafa Ç.’nın ölüm tarihi itibariyle 743 sayılı MK’nın 580 inci maddesine göre (aynı düzenleme 4721 sayılı TMK’nın 602 nci maddesinde yer almaktadır.) “Vasiyet alacaklısının dava hakkı ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin üzerinden 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” denilmektedir.

Somut olayda; tarafların murisi olan Mustafa Ç.’nın 20.10.1996 tarihinde vefat ettiği, murisin davaya konu edilen ve Çaycuma Noterliğince düzenlenen 23.08.1983 tarih ve 6407 yevmiye No.lu vasiyetnamesinin Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/686 Esas, 1998/426 Karar sayılı dosyasında açılıp okunduğu ancak söz konusu açılma kararının kesinleşmediği anlaşılmaktadır. TMK'nın 602 nci maddesinde düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı vasiyetnamenin açılması dava dosyasının kesinleşme tarihidir. Aksinin kabulü hâlinde kesinleşmeyen bir vasiyetin tenfizinin istenmemesi nedeniyle vasiyetname lehtarı aleyhine sonuçlar doğacaktır.

Bir hakkın zamanaşımına uğrayabilmesi için, o hakkın lehtarının hakkını kullanabilmesinin mümkün olması gerekir. Vasiyetnamenin açılmasına ilişkin karar kesinleşmeden vasiyetnamenin infazı mümkün olmadığına göre zamanaşımından bahsetmek de mümkün olmamalıdır. Diğer yandan bir hakkın varlığını öğrenmeden maksat soyut bir hakkın varlığını öğrenmek değil, infaz edilebilir, kullanılabilir bir hakkın varlığını öğrenmek olmalıdır. Bu nedenle henüz kesinleşmeyen bir vasiyetin infazı da mümkün değilken zamanaşımına uğradığından bahsetmek doğru olmayacaktır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 17.09.2009 tarihli ve 2009/11200 Esas, 2009/13977 Karar ve 13.05.2014 tarihli ve 2014/6665 Esas, 2014/7406 Karar sayılı ilâmları).

Açıklanan bu nedenlerle Özel Dairenin bozma kararındaki görüşlerle kararın bozulması düşüncesiyle Sayın Çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye
Hasan Kaya

BİLGİ : “Vasiyet usulünce açılıp ilgililere tebliğ edilmeden vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasındaki hak düşürücü süreler işlemeye başlamaz” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05 Ekim 2022 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/vasiyet-usulunce-acilip-ilgililere-teblig-edilmeden-vasiyetnamenin-iptali-ve-tenkis-davasindaki-hak-dusurucu-sureler-islemeye-baslamaz