ZİYNET EŞYALARININ KENDİSİNDEN ALINDIĞI VE TEKRAR İADE EDİLMEDİĞİ KADIN TARAFINDAN İSPATLANMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2-2443
KARAR NO : 2020/918
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Elazığ 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 17/11/2015
NUMARASI : 2015/392 - 2015/572
DAVACI-DAVALI : M.B. vekili Av. A.D.
DAVALI-DAVACI : S.B. vekili Av. İ.K.
1. Taraflar arasındaki "karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Elazığ 1. Aile Mahkemesince verilen karşılıklı boşanma davalarının kabulü, ziynet alacağı davasının reddine ilişkin karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Karşı Davalı İstemi:
4. Davacı-karşı davalı vekili 13.08.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 18.08.2009 tarihinde evlendiklerini, müşterek bir çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin iki hafta öncesinde davalının başka bir erkekle beraber olduğunu öğrendiğini, bu sebeple davalıyı babasının evine bıraktığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Karşı Davacı İstemi:
5. Davalı-karşı davacı vekili 05.09.2013 tarihli karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, karşı tarafın sürekli alkol aldığını, müvekkiline ekonomik şiddet uyguladığını, Gamze isimli kızı sürekli eve getirmesi nedeniyle çıkan tartışma sonucunda müvekkilinin evden ayrılmak zorunda kaldığını ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına 500,00 TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına 750,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ayrıca 150.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, her biri 25 gram olmak üzere beş adet bilezik, ayrıca üç adet üç telli burmalı bilezik, 58 adet çeyrek ve 12 adet yarım altından oluşan ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı ve kendisine iade edilmediği iddiasıyla aynen iadesine olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Elazığ 1. Aile Mahkemesinin 03.06.2014 tarihli ve 2013/529 E., 2014/395 K. sayılı kararı ile; tarafların 2009 yılında evlendikleri, müşterek bir çocuklarının bulunduğu, karşılıklı boşanma davaları açtıkları, bu hâliyle evliliğin devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığı, kusur durumunun değerlendirilmesinde kadın eşin evlilik birliğinin gereklerini ve sadakat ilkesi gereği sorumluluklarını yerine getirmediği, evliliğin bu hâle gelmesinde davalının kusurunun bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kanaatiyle tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, çocuk yararına 200,00TL tedbir-iştirak nafakası ödenmesine, boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu bulunan kadın eşin nafaka ve tazminat istemlerinin reddine, ziynet eşyaları yönünden ise; davalı-karşı davacı kadının evden kendi isteği ile ayrıldığı, ziynet eşyalarının taşınabilir niteliği karşısında hayatın olağan akışına göre kadının üzerinde bulunmasının kabul edildiği, gerek takıların mevcudiyetinin gerekse elinden zorla alındığının ispat külfetinin davalı-karşı davacı tarafa ait olması karşısında, takıların mevcudiyeti yönünde ibraz edilen düğün ve nişan fotoğraflarında sadece bir set görüldüğü, ancak talebin bilezik ve altınlara yönelik olduğu, talep edilen bu eşyaların mevcudiyetinin belirlenemediği, yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesiyle, takılarla ilgili talebin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 06.04.2015 tarihli ve 2014/21873 E., 2015/6631 K. sayılı kararı ile;
“… Hüküm, davalı-karşı davacı (kadın) tarafından, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafaka ve ziynet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-karşı davacı kadına ait ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı ve geri verilmediği yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bunları geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmediğine göre, koca iade etmekle yükümlüdür. O hâlde, davalı-karşı davacı kadının ziynet eşyalarına ilişkin talebinin kabulüne karar vermek gerekirken, olaya uygun düşmeyen gerekçe ile reddi doğru olmamıştır,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Elazığ 1. Aile Mahkemesinin 17.11.2015 tarihli ve 2015/392 E., 2015/572 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; ziynet eşyalarına ilişkin bilirkişi raporunda "dava dosyasında ziynet eşyalara ilişkin olarak CD, fotoğraf veya başkaca bir delil bulunmadığından mevcut hesaplamayı talep yönünde hazırlamış bulunmaktayım" denildiği, gerek tanık anlatımları, gerekse başka delillerle ziynet eşyalarının mevcut ve sabit olmadığı, soyut anlatımın ötesinde ispatlanamadığı, fotoğraflarla sadece bir adet altın setin ispatlandığı, mevcudiyeti ispatlanabilen setin ise talep edilmediği, taleple bağlılık ilkesi gereğince hâkimin tarafların talep sonucu ile bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı-karşı davacı tarafın ziynet eşyası talebine yönelik davasını ispatlayıp ispatlayamadığı, burada varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı tarafın ziynet eşyası davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır.
12. Hukuki anlamda ispat faaliyetinde amaç; taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin dava tarihinden önce gerçekleşen vakıaların, gerçek olup olmadığı konusunda mahkemeyi ikna etmektir. Başka bir anlatımla ispat; gösterilen delillerle, hâkimin dışında geçmiş dış âlemde gerçekleştiği iddia edilen olay ve olguların, gerçekte var olup olmadığı hakkında, hâkimde uyandırılan kanaat vasıtasıyla maddi gerçeğin adli gerçeğe dönüştürülmesidir.
13. İspatın konusunu; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1. maddesine göre, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve taraflarca bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.
14. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir
15. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde düzenlendiği gibi usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü hakkında kural, HMK'nın 190. maddesinde de, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
16. Yukarıda bahsedilen düzenlemelerden hareket edildiğinde, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Olağan olan ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını ispatla mükelleftir. Ziynet eşyası davalarında ispat hukuku yönünden öncelikli olarak dava konusu ziynetlerin varlığı ve bu ziynetlerin kadın eşte olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmalıdır. Başka bir anlatımla kadın eşin ispat yükündeki öncelik, dava konusu ziynetlerin varlığını ispatlamış olmasına ilişkindir.
17. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nitelikte eşyalardan olması nedeniyle normal koşullarda ziynet eşyasının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanarak muhafaza edilmesidir. Bunların erkeğin zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bunun doğal sonucu olarak; evden ayrılmayı tasarlayan kadının bu eşyaları yanında götürmesi veya gizlemesi veya evden ayrılırken üzerinde götürmesi mümkündür. Bu durumda kadın eşin dava konusu edilen ziynet eşyaları hakkında ilk olarak varlığını, ikinci olarak da varlığı kanıtlanan bu ziynetlerin evlilik birliği içinde kendisinden alındığını ve tekrar iade edilmediğini eğer bu şekilde elinden alınmamış ise evden ayrılırken bu eşyaları yanında götürmesinin mümkün olmadığını ispat yükü altındadır.
18. Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; uyuşmazlık konusu olan her biri 25 gram olmak üzere beş adet bilezik, ayrıca üç adet üç telli burmalı bilezik, 58 adet çeyrek ve 12 adet yarım altından oluşan ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı iddiasıyla aynen olmadığı takdirde bedelinin ödenmesinin talep edildiği, erkek eş tarafından bu iddiaya yönelik bir savunmanın yapılmadığı, kadın eşin tanık beyanları ile düğünde takılan ziynet eşyalarının tamamının bozdurularak ev alındığının açıklandığı ancak cins-miktar ve çeşidinin belirtilmediği, erkek eş tanıklarının ise talep edilen ziynet eşyalarına yönelik hiçbir beyanda bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Mahkemenin dava konusu ziynetlerin varlığının ispatlanamadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdiği, Özel Daire tarafından ise talep edilen tüm ziynetler yönünden “ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı ve geri verilmediği” hususunun ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabul edilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Ne var ki; dosyada düğün sonrasında çekildiği anlaşılan, kadın eşin tek olarak görüldüğü fotoğrafla, talep konusu beş adet bilezik ve ayrıca üç adet üç telli burmalı bilezik olmak üzere toplamda sekiz adet bileziğin varlığının ispat edildiği fakat 58 adet çeyrek ve 12 adet yarım altının varlığının ise ispat edilemediği anlaşılmıştır.
19. O hâlde; kadın eşin talep ettiği sekiz adet bilezik yönünden ziynet eşyalarının varlığının ve tanık beyanlarıyla da açıklandığı şekilde takılan ziynetlerin bozdurularak ev alındığının ispatlanması karşısında, davanın bilezikler yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
20. Hâl böyle olunca direnme kararının, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
ZİYNET EŞYALARININ KENDİSİNDEN ALINDIĞI VE TEKRAR İADE EDİLMEDİĞİ KADIN TARAFINDAN İSPATLANMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2-2443
KARAR NO : 2020/918
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Elazığ 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 17/11/2015
NUMARASI : 2015/392 - 2015/572
DAVACI-DAVALI : M.B. vekili Av. A.D.
DAVALI-DAVACI : S.B. vekili Av. İ.K.
1. Taraflar arasındaki "karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Elazığ 1. Aile Mahkemesince verilen karşılıklı boşanma davalarının kabulü, ziynet alacağı davasının reddine ilişkin karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Karşı Davalı İstemi:
4. Davacı-karşı davalı vekili 13.08.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 18.08.2009 tarihinde evlendiklerini, müşterek bir çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin iki hafta öncesinde davalının başka bir erkekle beraber olduğunu öğrendiğini, bu sebeple davalıyı babasının evine bıraktığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Karşı Davacı İstemi:
5. Davalı-karşı davacı vekili 05.09.2013 tarihli karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, karşı tarafın sürekli alkol aldığını, müvekkiline ekonomik şiddet uyguladığını, Gamze isimli kızı sürekli eve getirmesi nedeniyle çıkan tartışma sonucunda müvekkilinin evden ayrılmak zorunda kaldığını ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına 500,00 TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına 750,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ayrıca 150.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, her biri 25 gram olmak üzere beş adet bilezik, ayrıca üç adet üç telli burmalı bilezik, 58 adet çeyrek ve 12 adet yarım altından oluşan ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı ve kendisine iade edilmediği iddiasıyla aynen iadesine olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Elazığ 1. Aile Mahkemesinin 03.06.2014 tarihli ve 2013/529 E., 2014/395 K. sayılı kararı ile; tarafların 2009 yılında evlendikleri, müşterek bir çocuklarının bulunduğu, karşılıklı boşanma davaları açtıkları, bu hâliyle evliliğin devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığı, kusur durumunun değerlendirilmesinde kadın eşin evlilik birliğinin gereklerini ve sadakat ilkesi gereği sorumluluklarını yerine getirmediği, evliliğin bu hâle gelmesinde davalının kusurunun bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kanaatiyle tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, çocuk yararına 200,00TL tedbir-iştirak nafakası ödenmesine, boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu bulunan kadın eşin nafaka ve tazminat istemlerinin reddine, ziynet eşyaları yönünden ise; davalı-karşı davacı kadının evden kendi isteği ile ayrıldığı, ziynet eşyalarının taşınabilir niteliği karşısında hayatın olağan akışına göre kadının üzerinde bulunmasının kabul edildiği, gerek takıların mevcudiyetinin gerekse elinden zorla alındığının ispat külfetinin davalı-karşı davacı tarafa ait olması karşısında, takıların mevcudiyeti yönünde ibraz edilen düğün ve nişan fotoğraflarında sadece bir set görüldüğü, ancak talebin bilezik ve altınlara yönelik olduğu, talep edilen bu eşyaların mevcudiyetinin belirlenemediği, yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesiyle, takılarla ilgili talebin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 06.04.2015 tarihli ve 2014/21873 E., 2015/6631 K. sayılı kararı ile;
“… Hüküm, davalı-karşı davacı (kadın) tarafından, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafaka ve ziynet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-karşı davacı kadına ait ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı ve geri verilmediği yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bunları geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmediğine göre, koca iade etmekle yükümlüdür. O hâlde, davalı-karşı davacı kadının ziynet eşyalarına ilişkin talebinin kabulüne karar vermek gerekirken, olaya uygun düşmeyen gerekçe ile reddi doğru olmamıştır,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Elazığ 1. Aile Mahkemesinin 17.11.2015 tarihli ve 2015/392 E., 2015/572 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; ziynet eşyalarına ilişkin bilirkişi raporunda "dava dosyasında ziynet eşyalara ilişkin olarak CD, fotoğraf veya başkaca bir delil bulunmadığından mevcut hesaplamayı talep yönünde hazırlamış bulunmaktayım" denildiği, gerek tanık anlatımları, gerekse başka delillerle ziynet eşyalarının mevcut ve sabit olmadığı, soyut anlatımın ötesinde ispatlanamadığı, fotoğraflarla sadece bir adet altın setin ispatlandığı, mevcudiyeti ispatlanabilen setin ise talep edilmediği, taleple bağlılık ilkesi gereğince hâkimin tarafların talep sonucu ile bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı-karşı davacı tarafın ziynet eşyası talebine yönelik davasını ispatlayıp ispatlayamadığı, burada varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı tarafın ziynet eşyası davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır.
12. Hukuki anlamda ispat faaliyetinde amaç; taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin dava tarihinden önce gerçekleşen vakıaların, gerçek olup olmadığı konusunda mahkemeyi ikna etmektir. Başka bir anlatımla ispat; gösterilen delillerle, hâkimin dışında geçmiş dış âlemde gerçekleştiği iddia edilen olay ve olguların, gerçekte var olup olmadığı hakkında, hâkimde uyandırılan kanaat vasıtasıyla maddi gerçeğin adli gerçeğe dönüştürülmesidir.
13. İspatın konusunu; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1. maddesine göre, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve taraflarca bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.
14. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir
15. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde düzenlendiği gibi usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü hakkında kural, HMK'nın 190. maddesinde de, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
16. Yukarıda bahsedilen düzenlemelerden hareket edildiğinde, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Olağan olan ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını ispatla mükelleftir. Ziynet eşyası davalarında ispat hukuku yönünden öncelikli olarak dava konusu ziynetlerin varlığı ve bu ziynetlerin kadın eşte olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmalıdır. Başka bir anlatımla kadın eşin ispat yükündeki öncelik, dava konusu ziynetlerin varlığını ispatlamış olmasına ilişkindir.
17. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nitelikte eşyalardan olması nedeniyle normal koşullarda ziynet eşyasının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanarak muhafaza edilmesidir. Bunların erkeğin zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bunun doğal sonucu olarak; evden ayrılmayı tasarlayan kadının bu eşyaları yanında götürmesi veya gizlemesi veya evden ayrılırken üzerinde götürmesi mümkündür. Bu durumda kadın eşin dava konusu edilen ziynet eşyaları hakkında ilk olarak varlığını, ikinci olarak da varlığı kanıtlanan bu ziynetlerin evlilik birliği içinde kendisinden alındığını ve tekrar iade edilmediğini eğer bu şekilde elinden alınmamış ise evden ayrılırken bu eşyaları yanında götürmesinin mümkün olmadığını ispat yükü altındadır.
18. Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; uyuşmazlık konusu olan her biri 25 gram olmak üzere beş adet bilezik, ayrıca üç adet üç telli burmalı bilezik, 58 adet çeyrek ve 12 adet yarım altından oluşan ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı iddiasıyla aynen olmadığı takdirde bedelinin ödenmesinin talep edildiği, erkek eş tarafından bu iddiaya yönelik bir savunmanın yapılmadığı, kadın eşin tanık beyanları ile düğünde takılan ziynet eşyalarının tamamının bozdurularak ev alındığının açıklandığı ancak cins-miktar ve çeşidinin belirtilmediği, erkek eş tanıklarının ise talep edilen ziynet eşyalarına yönelik hiçbir beyanda bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Mahkemenin dava konusu ziynetlerin varlığının ispatlanamadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdiği, Özel Daire tarafından ise talep edilen tüm ziynetler yönünden “ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı ve geri verilmediği” hususunun ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabul edilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Ne var ki; dosyada düğün sonrasında çekildiği anlaşılan, kadın eşin tek olarak görüldüğü fotoğrafla, talep konusu beş adet bilezik ve ayrıca üç adet üç telli burmalı bilezik olmak üzere toplamda sekiz adet bileziğin varlığının ispat edildiği fakat 58 adet çeyrek ve 12 adet yarım altının varlığının ise ispat edilemediği anlaşılmıştır.
19. O hâlde; kadın eşin talep ettiği sekiz adet bilezik yönünden ziynet eşyalarının varlığının ve tanık beyanlarıyla da açıklandığı şekilde takılan ziynetlerin bozdurularak ev alındığının ispatlanması karşısında, davanın bilezikler yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
20. Hâl böyle olunca direnme kararının, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.