TİCARÎ MÜMESSİL, İYİ NİYETLİ ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI, İŞLETME SAHİBİ ADINA KAMBİYO TAAHHÜDÜNDE BULUNMAYA YETKİLİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/(19)11-675
KARAR NO : 2022/296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 26/02/2019
NUMARASI : 2018/566 - 2019/94
DAVACI : M.S. vekili Av. B.K.
DAVALILAR : 1- A.Ö. vekili Av. Ö.S.T.
2- Ş. T.A.Ş vekili Av. M.Y.
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesince (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin alacağı nedeniyle icra takibi başlattıklarını, ancak davalıların haksız olarak takibe itiraz ettiklerini, takibe konu edilen çekin davalılardan Ş. T.A.Ş. Akyazı Şubesi’nden diğer davalı adına düzenlenmiş hesaptan verildiğini, çekin davalı Ayten Ö.’un müteveffa oğlu tarafından düzenlendiğini, müvekkilinin davalı Ayten Ö.'un oğlunun vefat etmesi üzerine iyi niyetli olarak bir süre beklediğini, ardından kendilerine bu hususu bildirdiğini ancak olumlu yanıt alamadığını ileri sürerek itirazın iptali ile (tarafların sorumluluk oranlarına göre) icra takibinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı Ş. T.A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davaya konu çekin müvekkili bankanın Akyazı Şubesi’ne ibraz edildiğini, çekteki imzanın Ayten Ö.'un imza örnekleri ile açıkça birbirini tutmaması üzerine banka tarafından ödeme yapılmadığını, gerek imza tetkikinde gerekse dosya kapsamındaki evrakların incelenmesinde imzaların banka müşterisi Ayten Ö.’a değil Melih Ö.'a ait olduğunun açık olduğunu, dosyaya ibraz edilen vekâletnamede de Melih Ö.'un Ayten Ö. adına çek keşide edebileceği yönünde yetki bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı Ayten Ö. vekili cevap dilekçesinde, icra takibine konu çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin ev hanımı olduğunu, müteveffa Melih Ö.'un çeki müvekkilinden habersiz imzaladığını, oğluna verdiği vekâletin sadece bankalardan para çekmek ve yatırmak, çek tahsil etmek ile sınırlı bir vekâletname olduğunu, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi çek kullanma ve çek keşide etme yetkisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 29.04.2016 tarihli ve 2015/486 E., 2016/362 K. sayılı kararı ile; davaya konu çekin davalı Ayten Ö.'un oğlu tarafından tanzim edilerek verildiğinin davacının beyanı ile de sabit olduğu, davalı Ayten Ö.’un oğluna çek tanzimi konusunda herhangi bir yetki vermediği, bahse konu çekteki imzanın da davalı Ayten Ö.'a ait olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 24.04.2018 tarihli ve 2016/17666 E., 2018/2279 K. sayılı kararı ile;
“… 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin davalı bankaya yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin davalı keşideciye yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosyada bulunan 30/11/2011 tarih, 11.14 yevmiye nolu vekaletnamede davalının imza sahibi mütevveffa oğluna geniş yetkiler vermiş olduğu, bir başka deyişle TBK.'nın 547. maddesinde tanımı yapılan ticari temsilci olarak belirlediği anlaşılmaktadır. Aynı kanunun 548. maddesinde geçen “Ticari temsilcinin iyiniyetli 3. kişilere karşı işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmasının ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır.” hükmü nazara alındığında davalı keşideci yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ile bağdaşmayan gerekçeye istinaden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 26.02.2019 tarihli ve 2018/566 E., 2019/94 K. sayılı kararı ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 548 ve 551. maddelerinde ticarî temsilci ve ticarî vekilin yetkilerine dair düzenlemelere yer verildiği, dosya içerisinde yer alan vekâletname incelendiğinde, davalı Ayten Ö.'u borçlandırıcı yetkiler içermediği, vekâletnamenin, verilecek çekler ile ilgili banka veznesinden tahsil etmeye yönelik olduğunun anlaşıldığı, bu durumda vekâletnamede adı geçen Melih Ö.'un ticarî temsilci olmayıp ticarî vekil konumunda bulunduğu ve ticarî vekilin de açıkça yetki verilmedikçe kambiyo taahhüdünde bulunamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı Ayten Ö. tarafından dava dışı Melih Ö.’a 30.09.2011 tarihli vekâletnamede verilen yetkilerin ticarî mümessile ait geniş yetkileri içerip içermediği, buradan varılacak sonuca göre dava dışı Melih Ö. tarafından düzenlenen çek nedeniyle davalı Ayten Ö.’un sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
14. Dava konusu vekâletnamenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 453. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ticarî vekil;
“Ticari vekil, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimsedir.
Bu salahiyet, müessesenin mutad olan muamelelerinin cümlesine şamildir. Şu kadar ki ticari vekil kendisine sarih mezuniyet verilmedikçe istikraz edemez ve kambiyo taahhütlerinde ve muhakeme ve murafaada bulunamaz.” ifadeleri ile açıklanmıştır.
15. Aynı husus 6098 sayılı TBK’nun 551. maddesinde ise;
“Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez” şeklinde düzenlenmiştir.
16. Ticarî mümessil ise BK’nın 449. maddesinin 1. fıkrasında;
“Ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekâle imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir” şeklinde tanımlanmıştır.
17. Türk Borçlar Kanunu’nun 547. maddesinin 1. fıkrasında ise ticarî temsilci adı altında düzenlenmiş ve;
“Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir” biçiminde tanımlanmıştır.
18. Ticarî mümessillik; bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukukî işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticarî mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir.
19. Ticarî mümessilin temsil yetkisinin kapsamı Kanun’da tam olarak belirlenmiştir. Bu hâliyle ticarî mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradî bir temsil yetkisidir. Ticarî mümessil, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz (BK m. 450; TBK m. 548).
20. Ticarî mümessillik ticaret siciline tescil olunur. Ancak işletme sahibi tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumludur (BK. m. 449/2; TBK. m. 542/2).
21. Geniş bir faaliyet alanı ve iş hacmine sahip ticarî işletmelerde, bu işletmeyi kendi adına işleten kişinin (tacir), bütün işleri tek başına yürütmesine imkân yoktur. Bu nedenle tacir, ticarî işletmesiyle ilgili faaliyetleri yürütürken, başka kişilerin (tacir yardımcıları) emek ve mesailerinden de yararlanır. Tacir yardımcılarının bir kısmı, tacire bağımlı olarak çalışır; bunlar, tacirin verdiği talimat çerçevesinde ve onun nezaret-denetimi altında faaliyet gösterirler. Tacire yardımcı olan kişilerin diğer bir bölümü ise, çalışma yöntem ve zamanını serbestçe belirleme yetkisine sahip, bağımsız yardımcılardan oluşur (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2015, s. 169).
22. Borçlar Kanunu’nda tanımı yapılan bağımlı tacir yardımcılarından olan ticarî vekil ve ticarî mümessil arasında ana hatları itibari ile bazı farklılıklar bulunmaktadır.
23. Ticarî mümessilin, bir işletmenin tüm işlerini idareyle görevlendirilmesine ve böylece, işletmenin belirli yetkilere sahip “idarecisi” niteliğinde olmasına ve adeta işletmenin sahibiymiş gibi işletme konusuna giren tüm işlemleri (BK’nın 451. maddesindeki sınırlamalar dışında) yapabilme yetkisine sahip bulunmasına karşın, ticarî vekilin temsil yetkisi, işletmenin olağan işleriyle sınırlıdır; ticarî vekil, işletmenin yönetimine ve yürütülmesine ilişkin yetkilere sahip değildir. Dolayısıyla, ticarî mümessil işletmenin olağan ve olağanüstü nitelikteki bütün işlerini yapma yetkisine sahip olduğu hâlde, ticarî vekil, kural olarak sadece olağan işleri yapabilir; ticarî vekilin, olağan işler dışında kalan alanlarda işletmeyi temsilen işlem yapabilmesi, ancak işletme sahibince o konuda özel olarak yetkilendirilmesiyle mümkündür. Bir başka fark da şudur; mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK) hükümlerine göre ticarî temsilcinin tersine ticarî vekil, ticaret siciline tescil edilemez.
24. Borçlar Kanunu’nun 453/2. maddesindeki açık hükme göre de, ticarî vekilin müvekkilini borç altına sokabilmesi için, bu konuda kendisine açıkça yetki verilmiş olması şarttır. Oysa ticarî mümessilin borç altına sokan işlem yapabilmesi, bu yönde açık ve ayrıca verilmiş bir yetkinin varlığına bağlı değildir.
25. Önemle vurgulanmalıdır ki; yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi öncelikle bir kişinin ticarî vekil mi, yoksa ticarî mümessil mi olduğunun çekişmeli bulunduğu hâllerde, o kişiye işletme sahibi veya işletmeyi temsile yetkili kişi tarafından verilen yetkilerin içerik ve kapsamları dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır.
26. Eğer verilen yetkiler, işletmenin hem olağan ve hem de olağanüstü nitelikteki bütün işlerinin idare edilmesine olanak tanıyan bir içerik ve genişlikte ise, ortada ticarî mümessilin bulunduğu; buna karşılık, sadece olağan işlerle sınırlı bir yetki verilmiş ise, ticarî vekilden söz edilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
27. Olağan işlerin neler olduğunun belirlenmesinde, hem işletmenin niteliği, iş hacmi gibi unsurlar, hem de yapılacak işlemlerin türü ve değeri göz önüne alınmalıdır. Örneğin, işletmenin satış politikasında değişikliğe gitmek, işletmede kullanılan makineleri daha yeni teknolojiyle üretilmiş olanlarla değiştirmek konusunda sözleşmeler yapmak, olağanüstü nitelikteki işlemlerden sayılmaktadır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2018 tarihli ve 2017/19-836 E., 2018/1097 K. ve 15.02.2022 tarihli ve 2019/(19)11-258 E., 2022/138 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
28. Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ticarî temsilci ile ticarî vekil arasında; atanması, temsil yetkisinin kapsamı, mahiyeti, niteliği vs. açılarından farklılıklar vardır. Ticarî temsilcinin temsil yetkisi, iyi niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı sınır ve kapsam bakımından emredici hükümlerle tanzim edilmişken; ticarî vekillerde, vekilin temsil yetkisini düzenleyen hükümler daha ziyade tamamlayıcı mahiyettedir. Ticarî vekilin temsil yetkisinin sınır verilen hizmetin niteliğinden doğar; temsil yetkisinin sınırı ve kapsamı da dış ilişkideki görünüşe göre belirlenir. Ticarî vekil, ticarî işletmenin olağan işlerini görmek amacıyla tayin edildiğinden, temsil yetkisi de bu çerçevede olacaktır (Ayhan, Rıza/Özdamar, Mehmet/Çağlar, Hayrettin: Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, Ankara 2014, s. 355 vd.).
29. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece vekâletnamede verilen yetkilerin tamamı incelendiğinde davalı Ayten Ö.'u borçlandırıcı yetkiler içermediği, vekâletnamenin, verilecek çekler ile ilgili banka veznesinden tahsil etmeye yönelik olduğu, vekâletnamede adı geçen Melih Ö.'un ticarî temsilci olmayıp ticarî vekil konumunda bulunduğu ve ticarî vekilin de açıkça yetki verilmedikçe kambiyo taahhüdünde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
30. Söz konusu 30.09.2011 tarihli vekâletnameye göre davalı Ayten Ö., oğlu Melih Ö.’u; bankalar ve özel finans kurumları nezdinde mevcut her nevî hesaplarından dilediği kadar para çekmeye, hesaplara para yatırmaya, yeni hesaplar açmaya, hesapları dilerse kapatmaya, ahz-u kabza, evrak ve makbuz ile ibralar vermeye, adına verilmiş ve verilecek çekleri ilgili banka veznesinden tahsil etmeye, bankalara gelmiş ve gelecek olan havaleleri tahsil etmeye, evrak ve belgeler ile makbuzları imzaya, ibralar vermeye; çek, poliçe, emre muharrer senetleri ilgili bankadan tahsil ve bankaya teminat vermeye, davacıyı resmî makam ve mercilerde tam yetkili olarak temsile; ticarî defter ve belgeleri sunmaya; her türlü vergi ve cezalardan dolayı işlem yapmaya; fiş, fatura, gider pusulası gibi belge tasdik veya basım izinlerini almaya; ilgili SSK veya vergi dairesine müracaatta bulunmaya; e-bildirge ve e-beyanname sözleşmelerini imzalamaya; kullanıcı kodu ve kullanıcı kodu zarfını ilgili kurumdan imza karşılığında teslim almaya; bu konularla ilgili yapılması gereken her türlü yasal işlemleri resmî makam ve merciler önünde yapmaya, yazar kasa izin ve ruhsatlarını almaya yetkili kılmıştır.
31. Borçlar Kanunu’nun 449. maddesi gereğince dava dışı Melih Ö.’un yukarıda belirtilen vekâletname uyarınca tanınan yetkiler kapsamında davalı Ayten Ö.’un ticarî mümessili olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca, BK’nın 450. maddesinde belirtildiği üzere ticarî mümessil, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olduğundan, davalı Ayten Ö., ticarî mümessil olan dava dışı Melih Ö. tarafından düzenlenen çekten dolayı borçlu olmadığını ileri süremez. Zira, ticarî mümessil iyi niyetli üçüncü kişilere karşı işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine sahip olup, mahkemece dava dışı Melih Ö.’un davalı Ayten Ö.’un ticarî temsilcisi olmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı yerinde değildir.
32. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
34. Diğer taraftan dava tarihi 25.06.2015 olduğu hâlde gerekçeli karar başlığında, 12.09.2018 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olduğundan bu husus ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
IV. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun'un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : "Poliçe imzalama yetkisi, bono düzenleme yetkisini kapsamaz" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04 Mayıs 2016 tarihli kararı için bkz.
http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/police-imzalama-yetkisi-bono-duzenleme-yetkisini-kapsamaz
"Bilimumum senetleri imzalama yetkisi, kambiyo senedi düzenleme yetkisi kapsamında değildir" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22 Haziran 2016 tarihli kararı için bkz.
"Geniş yetkili vekaletname ile çeki ciro etme yetkisi vermek çeki keşide etme yetkisini de kapsar" şeklindeki Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 02 Kasım 2017 tarihli kararı için bkz.
"Ticari mümessil başkasına bono düzenleme konusunda özel bir yetki vermediğinden şirket borçlu olamaz" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20 Aralık 2017 tarihli kararı için bkz.
"Senetleri tanzim ve imza yetkisi, kambiyo senedi düzenleme kapsamında değildir" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04 Aralık 2018 tarihli kararı için bkz.
“Çek taahhütnamesi imzalama hususunda yetki verilmesi çek keşide etme yetkisini de kapsar” şeklindeki Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 29 Haziran 2021 tarihli kararı için bkz.
“Ticari mümessil geniş yetkili vekaletname ile bono düzenleyebilir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04 Kasım 2021 tarihli kararı için bkz.
“Ticari temsilcinin vekaletnamesi açıkça kambiyo düzenleme yetkisi içermese dahi temsilcinin kambiyo düzenleme yetkisi bulunmaktadır” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15 Şubat 2022 tarihli kararı için bkz.
TİCARÎ MÜMESSİL, İYİ NİYETLİ ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI, İŞLETME SAHİBİ ADINA KAMBİYO TAAHHÜDÜNDE BULUNMAYA YETKİLİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/(19)11-675
KARAR NO : 2022/296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 26/02/2019
NUMARASI : 2018/566 - 2019/94
DAVACI : M.S. vekili Av. B.K.
DAVALILAR : 1- A.Ö. vekili Av. Ö.S.T.
2- Ş. T.A.Ş vekili Av. M.Y.
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesince (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin alacağı nedeniyle icra takibi başlattıklarını, ancak davalıların haksız olarak takibe itiraz ettiklerini, takibe konu edilen çekin davalılardan Ş. T.A.Ş. Akyazı Şubesi’nden diğer davalı adına düzenlenmiş hesaptan verildiğini, çekin davalı Ayten Ö.’un müteveffa oğlu tarafından düzenlendiğini, müvekkilinin davalı Ayten Ö.'un oğlunun vefat etmesi üzerine iyi niyetli olarak bir süre beklediğini, ardından kendilerine bu hususu bildirdiğini ancak olumlu yanıt alamadığını ileri sürerek itirazın iptali ile (tarafların sorumluluk oranlarına göre) icra takibinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı Ş. T.A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davaya konu çekin müvekkili bankanın Akyazı Şubesi’ne ibraz edildiğini, çekteki imzanın Ayten Ö.'un imza örnekleri ile açıkça birbirini tutmaması üzerine banka tarafından ödeme yapılmadığını, gerek imza tetkikinde gerekse dosya kapsamındaki evrakların incelenmesinde imzaların banka müşterisi Ayten Ö.’a değil Melih Ö.'a ait olduğunun açık olduğunu, dosyaya ibraz edilen vekâletnamede de Melih Ö.'un Ayten Ö. adına çek keşide edebileceği yönünde yetki bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı Ayten Ö. vekili cevap dilekçesinde, icra takibine konu çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin ev hanımı olduğunu, müteveffa Melih Ö.'un çeki müvekkilinden habersiz imzaladığını, oğluna verdiği vekâletin sadece bankalardan para çekmek ve yatırmak, çek tahsil etmek ile sınırlı bir vekâletname olduğunu, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi çek kullanma ve çek keşide etme yetkisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 29.04.2016 tarihli ve 2015/486 E., 2016/362 K. sayılı kararı ile; davaya konu çekin davalı Ayten Ö.'un oğlu tarafından tanzim edilerek verildiğinin davacının beyanı ile de sabit olduğu, davalı Ayten Ö.’un oğluna çek tanzimi konusunda herhangi bir yetki vermediği, bahse konu çekteki imzanın da davalı Ayten Ö.'a ait olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 24.04.2018 tarihli ve 2016/17666 E., 2018/2279 K. sayılı kararı ile;
“… 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin davalı bankaya yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin davalı keşideciye yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosyada bulunan 30/11/2011 tarih, 11.14 yevmiye nolu vekaletnamede davalının imza sahibi mütevveffa oğluna geniş yetkiler vermiş olduğu, bir başka deyişle TBK.'nın 547. maddesinde tanımı yapılan ticari temsilci olarak belirlediği anlaşılmaktadır. Aynı kanunun 548. maddesinde geçen “Ticari temsilcinin iyiniyetli 3. kişilere karşı işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmasının ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır.” hükmü nazara alındığında davalı keşideci yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ile bağdaşmayan gerekçeye istinaden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 26.02.2019 tarihli ve 2018/566 E., 2019/94 K. sayılı kararı ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 548 ve 551. maddelerinde ticarî temsilci ve ticarî vekilin yetkilerine dair düzenlemelere yer verildiği, dosya içerisinde yer alan vekâletname incelendiğinde, davalı Ayten Ö.'u borçlandırıcı yetkiler içermediği, vekâletnamenin, verilecek çekler ile ilgili banka veznesinden tahsil etmeye yönelik olduğunun anlaşıldığı, bu durumda vekâletnamede adı geçen Melih Ö.'un ticarî temsilci olmayıp ticarî vekil konumunda bulunduğu ve ticarî vekilin de açıkça yetki verilmedikçe kambiyo taahhüdünde bulunamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı Ayten Ö. tarafından dava dışı Melih Ö.’a 30.09.2011 tarihli vekâletnamede verilen yetkilerin ticarî mümessile ait geniş yetkileri içerip içermediği, buradan varılacak sonuca göre dava dışı Melih Ö. tarafından düzenlenen çek nedeniyle davalı Ayten Ö.’un sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
14. Dava konusu vekâletnamenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 453. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ticarî vekil;
“Ticari vekil, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimsedir.
Bu salahiyet, müessesenin mutad olan muamelelerinin cümlesine şamildir. Şu kadar ki ticari vekil kendisine sarih mezuniyet verilmedikçe istikraz edemez ve kambiyo taahhütlerinde ve muhakeme ve murafaada bulunamaz.” ifadeleri ile açıklanmıştır.
15. Aynı husus 6098 sayılı TBK’nun 551. maddesinde ise;
“Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez” şeklinde düzenlenmiştir.
16. Ticarî mümessil ise BK’nın 449. maddesinin 1. fıkrasında;
“Ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekâle imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir” şeklinde tanımlanmıştır.
17. Türk Borçlar Kanunu’nun 547. maddesinin 1. fıkrasında ise ticarî temsilci adı altında düzenlenmiş ve;
“Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir” biçiminde tanımlanmıştır.
18. Ticarî mümessillik; bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukukî işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticarî mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir.
19. Ticarî mümessilin temsil yetkisinin kapsamı Kanun’da tam olarak belirlenmiştir. Bu hâliyle ticarî mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradî bir temsil yetkisidir. Ticarî mümessil, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz (BK m. 450; TBK m. 548).
20. Ticarî mümessillik ticaret siciline tescil olunur. Ancak işletme sahibi tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumludur (BK. m. 449/2; TBK. m. 542/2).
21. Geniş bir faaliyet alanı ve iş hacmine sahip ticarî işletmelerde, bu işletmeyi kendi adına işleten kişinin (tacir), bütün işleri tek başına yürütmesine imkân yoktur. Bu nedenle tacir, ticarî işletmesiyle ilgili faaliyetleri yürütürken, başka kişilerin (tacir yardımcıları) emek ve mesailerinden de yararlanır. Tacir yardımcılarının bir kısmı, tacire bağımlı olarak çalışır; bunlar, tacirin verdiği talimat çerçevesinde ve onun nezaret-denetimi altında faaliyet gösterirler. Tacire yardımcı olan kişilerin diğer bir bölümü ise, çalışma yöntem ve zamanını serbestçe belirleme yetkisine sahip, bağımsız yardımcılardan oluşur (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2015, s. 169).
22. Borçlar Kanunu’nda tanımı yapılan bağımlı tacir yardımcılarından olan ticarî vekil ve ticarî mümessil arasında ana hatları itibari ile bazı farklılıklar bulunmaktadır.
23. Ticarî mümessilin, bir işletmenin tüm işlerini idareyle görevlendirilmesine ve böylece, işletmenin belirli yetkilere sahip “idarecisi” niteliğinde olmasına ve adeta işletmenin sahibiymiş gibi işletme konusuna giren tüm işlemleri (BK’nın 451. maddesindeki sınırlamalar dışında) yapabilme yetkisine sahip bulunmasına karşın, ticarî vekilin temsil yetkisi, işletmenin olağan işleriyle sınırlıdır; ticarî vekil, işletmenin yönetimine ve yürütülmesine ilişkin yetkilere sahip değildir. Dolayısıyla, ticarî mümessil işletmenin olağan ve olağanüstü nitelikteki bütün işlerini yapma yetkisine sahip olduğu hâlde, ticarî vekil, kural olarak sadece olağan işleri yapabilir; ticarî vekilin, olağan işler dışında kalan alanlarda işletmeyi temsilen işlem yapabilmesi, ancak işletme sahibince o konuda özel olarak yetkilendirilmesiyle mümkündür. Bir başka fark da şudur; mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK) hükümlerine göre ticarî temsilcinin tersine ticarî vekil, ticaret siciline tescil edilemez.
24. Borçlar Kanunu’nun 453/2. maddesindeki açık hükme göre de, ticarî vekilin müvekkilini borç altına sokabilmesi için, bu konuda kendisine açıkça yetki verilmiş olması şarttır. Oysa ticarî mümessilin borç altına sokan işlem yapabilmesi, bu yönde açık ve ayrıca verilmiş bir yetkinin varlığına bağlı değildir.
25. Önemle vurgulanmalıdır ki; yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi öncelikle bir kişinin ticarî vekil mi, yoksa ticarî mümessil mi olduğunun çekişmeli bulunduğu hâllerde, o kişiye işletme sahibi veya işletmeyi temsile yetkili kişi tarafından verilen yetkilerin içerik ve kapsamları dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır.
26. Eğer verilen yetkiler, işletmenin hem olağan ve hem de olağanüstü nitelikteki bütün işlerinin idare edilmesine olanak tanıyan bir içerik ve genişlikte ise, ortada ticarî mümessilin bulunduğu; buna karşılık, sadece olağan işlerle sınırlı bir yetki verilmiş ise, ticarî vekilden söz edilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
27. Olağan işlerin neler olduğunun belirlenmesinde, hem işletmenin niteliği, iş hacmi gibi unsurlar, hem de yapılacak işlemlerin türü ve değeri göz önüne alınmalıdır. Örneğin, işletmenin satış politikasında değişikliğe gitmek, işletmede kullanılan makineleri daha yeni teknolojiyle üretilmiş olanlarla değiştirmek konusunda sözleşmeler yapmak, olağanüstü nitelikteki işlemlerden sayılmaktadır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2018 tarihli ve 2017/19-836 E., 2018/1097 K. ve 15.02.2022 tarihli ve 2019/(19)11-258 E., 2022/138 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
28. Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ticarî temsilci ile ticarî vekil arasında; atanması, temsil yetkisinin kapsamı, mahiyeti, niteliği vs. açılarından farklılıklar vardır. Ticarî temsilcinin temsil yetkisi, iyi niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı sınır ve kapsam bakımından emredici hükümlerle tanzim edilmişken; ticarî vekillerde, vekilin temsil yetkisini düzenleyen hükümler daha ziyade tamamlayıcı mahiyettedir. Ticarî vekilin temsil yetkisinin sınır verilen hizmetin niteliğinden doğar; temsil yetkisinin sınırı ve kapsamı da dış ilişkideki görünüşe göre belirlenir. Ticarî vekil, ticarî işletmenin olağan işlerini görmek amacıyla tayin edildiğinden, temsil yetkisi de bu çerçevede olacaktır (Ayhan, Rıza/Özdamar, Mehmet/Çağlar, Hayrettin: Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, Ankara 2014, s. 355 vd.).
29. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece vekâletnamede verilen yetkilerin tamamı incelendiğinde davalı Ayten Ö.'u borçlandırıcı yetkiler içermediği, vekâletnamenin, verilecek çekler ile ilgili banka veznesinden tahsil etmeye yönelik olduğu, vekâletnamede adı geçen Melih Ö.'un ticarî temsilci olmayıp ticarî vekil konumunda bulunduğu ve ticarî vekilin de açıkça yetki verilmedikçe kambiyo taahhüdünde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
30. Söz konusu 30.09.2011 tarihli vekâletnameye göre davalı Ayten Ö., oğlu Melih Ö.’u; bankalar ve özel finans kurumları nezdinde mevcut her nevî hesaplarından dilediği kadar para çekmeye, hesaplara para yatırmaya, yeni hesaplar açmaya, hesapları dilerse kapatmaya, ahz-u kabza, evrak ve makbuz ile ibralar vermeye, adına verilmiş ve verilecek çekleri ilgili banka veznesinden tahsil etmeye, bankalara gelmiş ve gelecek olan havaleleri tahsil etmeye, evrak ve belgeler ile makbuzları imzaya, ibralar vermeye; çek, poliçe, emre muharrer senetleri ilgili bankadan tahsil ve bankaya teminat vermeye, davacıyı resmî makam ve mercilerde tam yetkili olarak temsile; ticarî defter ve belgeleri sunmaya; her türlü vergi ve cezalardan dolayı işlem yapmaya; fiş, fatura, gider pusulası gibi belge tasdik veya basım izinlerini almaya; ilgili SSK veya vergi dairesine müracaatta bulunmaya; e-bildirge ve e-beyanname sözleşmelerini imzalamaya; kullanıcı kodu ve kullanıcı kodu zarfını ilgili kurumdan imza karşılığında teslim almaya; bu konularla ilgili yapılması gereken her türlü yasal işlemleri resmî makam ve merciler önünde yapmaya, yazar kasa izin ve ruhsatlarını almaya yetkili kılmıştır.
31. Borçlar Kanunu’nun 449. maddesi gereğince dava dışı Melih Ö.’un yukarıda belirtilen vekâletname uyarınca tanınan yetkiler kapsamında davalı Ayten Ö.’un ticarî mümessili olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca, BK’nın 450. maddesinde belirtildiği üzere ticarî mümessil, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olduğundan, davalı Ayten Ö., ticarî mümessil olan dava dışı Melih Ö. tarafından düzenlenen çekten dolayı borçlu olmadığını ileri süremez. Zira, ticarî mümessil iyi niyetli üçüncü kişilere karşı işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine sahip olup, mahkemece dava dışı Melih Ö.’un davalı Ayten Ö.’un ticarî temsilcisi olmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı yerinde değildir.
32. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
34. Diğer taraftan dava tarihi 25.06.2015 olduğu hâlde gerekçeli karar başlığında, 12.09.2018 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olduğundan bu husus ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
IV. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun'un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : "Poliçe imzalama yetkisi, bono düzenleme yetkisini kapsamaz" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04 Mayıs 2016 tarihli kararı için bkz.
http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/police-imzalama-yetkisi-bono-duzenleme-yetkisini-kapsamaz
"Bilimumum senetleri imzalama yetkisi, kambiyo senedi düzenleme yetkisi kapsamında değildir" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22 Haziran 2016 tarihli kararı için bkz.
"Geniş yetkili vekaletname ile çeki ciro etme yetkisi vermek çeki keşide etme yetkisini de kapsar" şeklindeki Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 02 Kasım 2017 tarihli kararı için bkz.
"Ticari mümessil başkasına bono düzenleme konusunda özel bir yetki vermediğinden şirket borçlu olamaz" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20 Aralık 2017 tarihli kararı için bkz.
"Senetleri tanzim ve imza yetkisi, kambiyo senedi düzenleme kapsamında değildir" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04 Aralık 2018 tarihli kararı için bkz.
“Çek taahhütnamesi imzalama hususunda yetki verilmesi çek keşide etme yetkisini de kapsar” şeklindeki Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 29 Haziran 2021 tarihli kararı için bkz.
“Ticari mümessil geniş yetkili vekaletname ile bono düzenleyebilir” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04 Kasım 2021 tarihli kararı için bkz.
“Ticari temsilcinin vekaletnamesi açıkça kambiyo düzenleme yetkisi içermese dahi temsilcinin kambiyo düzenleme yetkisi bulunmaktadır” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15 Şubat 2022 tarihli kararı için bkz.