Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 11 Mart 2025 tarihli kararına göre davacı kadın vekilinin evlilik birliğinin devam ettirilmesi gerektiğini belirterek feragat etmesi, boşanma hükmünün kesinleşmiş olması nedeniyle herhangi bir hüküm ve sonuç doğurmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28 Mayıs 2025 tarihli kararına göre re’sen araştırılması gereken bir konuda davalının eksik bilgi ve belgeler üzerinden verilmiş bilirkişi raporuna itiraz etmemesi karşı taraf lehine usûlî kazanılmış hak doğurmaz
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13 Ocak 2025 tarihli kararına göre dava sebebinin ıslah edildiği tarih itibariyle zina davası açabilmek için Kanun'un öngördüğü hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30 Nisan 2025 tarihli kararına göre temsilcinin şahsi borcu için şirketi avalist gösterdiği, bu durumun da alacaklı lehtar tarafından bilinebileceği açık olduğuna göre avalin davacı şirketi bağlamayacağının kabulü gerekir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 16 Ocak 2025 tarihli kararına göre itirazın kaldırılması kararı BAM nezdinde kaldırıldığında icra takibinin devamını sağlayacak yeni bir itirazın kaldırılması kararı verilmeden icra müdürlüğü takibin devamını sağlayamaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28 Mayıs 2025 tarihli kararına göre taraf ehliyetinin dava açıldığı sırada mevcut olmaması ile dava açıldığı sırada var olmasına rağmen yargılamada son bulması hâlinde uygulanacak hükümler farklılık arz etmektedir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 04 Kasım 2024 tarihli kararına göre yalnızca davalı üçüncü kişi hakkında tazminata hükmedilmesi gerekirken, borçlu konumunda olan ve takip yapılan davalı hakkında da tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 15 Ocak 2025 tarihli kararına göre borçlunun kira ilişkisine ve kira miktarına açıkça karşı çıkmaması karşısında, İİK 269/2 hükmü gereğince kira ilişkisinin ve kira miktarının kesinleştiğinin kabulü gerekir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 03 Mart 2025 tarihli kararına göre idarenin görevi olan gıda zehirlenmesi denetimi sonucu temiz çıkan ürünlerle ilgili numune ücretlerinin tüketiciden istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03 Şubat 2025 tarihli kararına göre evi ve ailesiyle ilgilenmediği, ihtiyaçlarını karşılamadığı, düzenli bir işinin olmadığı şeklindeki kusurlu davranışlar, davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21 Mayıs 2025 tarihli kararına göre katkı tespit edilmiş fakat katkının hangi oranda yapıldığı tespit edilememişse TMK 4 ve TBK 50 hükmü uyarınca, hukuk ve hakkaniyete uygun bir katkı oranı takdir edilmelidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 06 Ocak 2025 tarihli kararına göre bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15 Ocak 2025 tarihli kararına göre davacı tarafça herhangi bir vakıaya dayanılmadığından retle sonuçlanan önceki dava, yeni açılan eldeki dava açısından maddî anlamda kesin hüküm oluşturmaz.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 15 Nisan 2025 tarihli kararına göre haciz ihbarnamesinin üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş muaccel bir alacağının bulunmaması nedeniyle tazminat davasının reddine karar verilirse maktu vekalet ücretine hükmedilmelidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28 Mayıs 2025 tarihli kararına göre İİK 366/1 hükmünün HMK hükümlerine atfı nedeniyle istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesinin verilmesi ve cevap dilekçesiyle katılma yoluyla istinafa başvurulması mümkündür.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10 Şubat 2025 tarihli kararına göre keşidecinin ancak kendi imzasının sahteliği iddiasında bulunabileceği ve lehtarın imzasının sahteliği iddiasında bulunarak menfi tespit talep edemeyeceği gözetilmelidir.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 14 Nisan 2025 tarihli kararına göre taşınmazın aynına ilişkin suya vaki müdahalenin önlenmesi istemli uyuşmazlığın taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde çözülmesi hususunda kesin yetki söz konusudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28 Mayıs 2025 tarihli kararına göre müteselsil sorumlu davalı için verilen taraf sıfatı yokluğuna dair karar diğer davalının durumunu ağırlaştıracağından diğer davalının husumetine dair temyizde hukukî yararı vardır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 09 Nisan 2025 tarihli kararına göre şirket hissesinin iptaline ve bu payın davacıya ait olduğunun tespitine ilişkin ilâm, kesinleşmeden icra edilemez.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 20 Şubat 2025 tarihli kararına göre ihtarnamede verilen süreye göre erken açılmış bir dava varsa da, verilen ihtarname cevabına göre çekişme oluştuğu anlaşıldığından açılan dava görülmelidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21 Mayıs 2025 tarihli kararına göre direnme kararında bozma ilâmına direnilmesine denilmekle yetinilmiş, açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde usûlün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamıştır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13 Mart 2025 tarihli kararına göre kadın eşin ikrarının dışına çıkılarak zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü doğru değildir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 28 Nisan 2025 tarihli kararına göre somut olayda, murisin taşınmazlarını bakım karşılığı ve minnet duygusu ile oğluna temlik ettiği, mirasçılardan mal kaçırma amacının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21 Mayıs 2025 tarihli kararına göre kararın mahkeme kaleminde memur vasıtasıyla bizzat tebliğ edildiği ancak tebligat evrakında tebliğ memurunun ad ve soyadının yazılı olmadığı anlaşıldığından yapılan tebliğ usûlsüzdür.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 26 Şubat 2025 tarihli kararına göre senet metni dışına atılmış imzaların, düzenleyen lehine aval veren sıfatı ile atıldığının ve imza sahibinin de aval veren sıfatı ile sorumlu olduğunun kabulü mümkün değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21 Mayıs 2025 tarihli kararına göre koşulların bulunması hâlinde sonradan gösterilen delillerin basit yargılama usûlünde de incelenmesi mümkündür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21 Mayıs 2025 tarihli kararına göre borcu sona erdiren belgenin HMK sistematiğinde öngörülen sürede ibraz edilmesi gerekir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15 Ocak 2025 tarihli kararına göre TTK 1188 hükmünün gerekçesinde de belirtildiği gibi yargı yolu ibaresinden, icra takibine başvurulan icra dairelerinin de anlaşılması gerekir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 17 Şubat 2025 tarihli kararına göre kesin süreye uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin de açıkça bildirilmesi gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21 Mayıs 2025 tarihli kararına göre mahkeme hiç itiraz olmasa bile kendiliğinden ek rapor alabilir veya yeni bir bilirkişi incelemesi yapabilir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 11 Şubat 2025 tarihli kararına göre tahliye tahhütnamesine dayalı icra takibine ilişkin olarak açılan itirazın iptali davasında, sulh hukuk mahkemesi görevlidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14 Mayıs 2025 tarihli kararına göre istinaf başvurusunun incelenmemiş olduğu gözetilmeksizin İlk Derece Mahkemesince sadakatsizlik vakıası yok sayılarak hükmün kurulması, kanunun açık ihlâli olup bozmayı gerektirir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 16 Ocak 2025 tarihli kararına göre boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra boşanmak istemediğine dair beyanda bulunulması, boşanmanın fer'îlerinden feragat olarak yorumlanamaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30 Nisan 2025 tarihli kararına göre aleyhimize olan kararın eksik inceleme sonucu verildiği, dolayısıyla usûl ve yasaya aykırı olduğu kanaatindeyiz ifadesi kanun yolu başvurusu açısından somut gerekçe içermemektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24 Şubat 2025 tarihli kararına göre temyiz taleplerinin değerlendirilmediği anlaşıldığından davacı vekilinin maddî hata talebinin bu yönden kabulüyle onama ilâmı ortadan kaldırılmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30 Nisan 2025 tarihli kararına göre TK 21/1 hükmüne rağmen beyanı alınan kişinin sıfatı yazılmamışsa bu kişinin komşu, kapıcı veya yönetici sıfatlarından birine haiz olduğu takdirde tebligat usûlüne uygun olacaktır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 27 Şubat 2025 tarihli kararına göre uzaktan sunucu yedekleme servis sözleşmesine ilişkin maddî tazminat istemi, belirsiz alacak davası şeklinde talep edilebilir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 30 Nisan 2025 tarihli kararına göre fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, kısmî olarak şeklinde açılan dava dilekçesi, belirsiz alacak davasına dair bir ibare içermediğinden kısmî dava olarak görülmelidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 30 Nisan 2025 tarihli kararına göre avukatlık ücretine ilişkin hâkimin yüzde 10 ile yüzde 20 arasında bir belirleme yapması tamamen takdire yönelik olup alacağın belirli veya belirsiz olmasına yönelik değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30 Nisan 2025 tarihli kararına göre takdir hakkı denetlenebilir hâlde gerekçeye yansıtıldığına göre manevî tazminatın tümden kabul edilmesinin taleple bağlılık ilkesini ihlâl ettiğinden bahsedilemeyecektir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 17 Mart 2025 tarihli kararına göre tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme gereği, usûlî kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca karar verilmesi gerekir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 24 Haziran 2025 tarihli kararına göre hükmü veren bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09 Nisan 2025 tarihli kararına göre İlk Derece Mahkemesi ile aynı gerekçe benimsenmiyorsa kararın BAM tarafından gerekçe hatası nedeni ile kaldırılıp uygun gerekçeyle yeniden esastan bir karar verilmesi gerekir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 10 Mart 2025 tarihli kararına göre hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davaya konu işlem nedeniyle ifadeleri esas alınan tüm hastaların tanık sıfatıyla dinlenmesi gerekir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 08 Nisan 2025 tarihli kararına göre aynı davanın eki niteliğinde olan maddî tazminat ile ilgili kaldırma ve gönderme kararı verildiğinden bu karara karşı temyiz kanun yoluna gidilebilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 24 Mart 2025 tarihli kararına göre tanık listesi vermiş olan taraf, dava dosyasındaki belgelerde isimleri yazılı olan kişileri, tanık listesinde yazılı olmasa bile tanık olarak dinlenmesini isteyebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09 Nisan 2025 tarihli kararına göre yasa koyucu ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığının çıkmasını mümkün görmemiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 11 Mart 2025 tarihli kararına göre usûlsüz tebligat halinde UYAP sisteminden borçlu tarafından ödeme emri açıldığından borçlunun bu tarih itibariyle takipten haberdar olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28 Nisan 2025 tarihli kararına göre gider avansı için ihtar yapılıp, kesin sürede yatırılmaması halinin sonucu olarak delil avansına ilişkin ihtaratın yapılmasından dolayı kesin sürenin sonuçları doğmayacaktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05 Aralık 2024 tarihli kararına göre aynı konuda çelişkili iki mercii kararının bulunmaması, kamu düzenine tekabül etmekle usûlî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18 Mart 2025 tarihli kararına göre HMK 399/3 hükmüne göre kesinleşme tarihinden, davacının arabulucuya başvurma tarihine kadar 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 14 Nisan 2025 tarihli kararına göre istinaf ve temyiz sınırı belirlenirken davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması kanuna, hukuka ve hakkaniyete uygun bir değerlendirme olacaktır.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 14 Nisan 2025 tarihli kararına göre taleple bağlılık ilkesi sadece davacının değil, davalının da taleplerinin nazara alınmasını emretmektedir.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 19 Şubat 2025 tarihli kararına göre BAM tarafından kurulan hükümde nisbi karar ve ilâm harcı alındıktan sonra istinaf yargılaması yapıldığından bahisle ayrıca istinaf karar ve ilâm harcına hükmedilmesi hatalıdır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 19 Mart 2025 tarihli kararına göre hakem bilirkişi raporu hakkında HMK 439 hükmü kapsamında hakem kararının iptal davası açılamayacağından hukukî bir temele dayanmayan davanın usûlden reddine karar verilmesi gerekir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 26 Şubat 2025 tarihli kararına göre davacı vekili belirlenen duruşma gün ve saatini kalemden veya UYAP sisteminden öğreneceğine dair bir talebi olmaksızın mazeret dilekçesi sunduğundan vekile tebligat yapılmalıdır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 22 Ocak 2025 tarihli kararına göre İİK 94/2 hükmünde özel olarak düzenlenen ve sadece tapu iptal ve tescil istemine yönelik olan bu davanın ıslah edilerek bedele dönüştürülmesi mümkün değildir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 07 Nisan 2025 tarihli kararına göre HMK 329 hükmündeki talepler, hâkimin takdirinde olduğundan bu taleplerin reddedilmesi durumunda talep eden aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi gerekir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 25 Mart 2025 tarihli kararına göre yargılamanın iadesi davasının kabulle sonuçlanması halinde hukukî yararı kaldıracak Türk Mahkemelerince verilmiş boşanma hükmü de olmayacağından bu davanın sonucu beklenmelidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 12 Şubat 2025 tarihli kararına göre kiracılık sıfatının tespiti davasında, davacı yararına harcı yatırılan bir yıllık kira bedeli üzerinden nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03 Mart 2025 tarihli kararına göre talimat yoluyla dinleneceği hususunda taraf vekilleri bilgilendirilerek taraf vekillerine tanıkların dinleneceği gün ve saatin bildirilmesi gerekir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 30 Haziran 2025 tarihli kararına göre fazla çalışma ücreti davalarında kural olarak elektronik kayıtlarda zaman damgası olmaması, hükme esas alınmasına engel teşkil etmez.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24 Nisan 2025 tarihli kararına göre zamanaşımı def'inin reddi hususunda davacı yararına usûlî kazanılmış hak oluşmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 06 Şubat 2025 tarihli kararına göre başhakemin oğlunun, hakemin kurucusu olduğu hukuk bürosunda çalışması, hakem kararının iptali koşullarını oluşturmaktadır.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 19 Şubat 2025 tarihli kararına göre usûl hukukumuzda davalının UYAP sisteminden silinmesi şeklinde bir yöntem ve usûl yer almamaktadır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 16 Haziran 2025 tarihli kararına göre telekonferans yoluyla yapılan arabuluculuk sürecinde son tutanağın düzenlendiği tarih, son tutanaktaki tüm imzaların tamamlandığı tarihtir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 18 Mart 2025 tarihli kararına göre iradi taraf değişikliği talebinden önce arabuluculuk faaliyetinin tamamlanmış olması hâlinde, arabuluculuk dava şartının gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 11 Mart 2025 tarihli kararına göre tahkim şartı sözleşmeden doğan uyuşmazlıklar için geçerli olup temel ilişkiden bağımsız munzam zarar taleplerini kapsamadığından uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemeler yetkilidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 11 Mart 2025 tarihli kararına göre yeni mâlikin ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açmasında altı aylık süre dolunca hemen dava açılması zorunlu olmayıp sözleşme sonuna kadar dava açılabilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 21 Nisan 2025 tarihli kararına göre ıslah dilekçesi verilerek boşanma davasının eki niteliğinde olan maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulabilir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 10 Mart 2025 tarihli kararına göre sözleşmede feshi ihbar süresi öngörülmüş olmasına rağmen feshi ihbara uyulmamış ise bir ay içinde açılan dava süresinde olmayacaktır.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 15 Nisan 2025 tarihli kararına göre mahkemece mazeret dilekçesinin kabulüne karar verilmesine rağmen davacı yanın yokluğunda ve sözlü yargılama için ayrı bir gün belirlenmeksizin karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 17 Nisan 2025 tarihli kararına göre aynı bölge adliye mahkemesinin aynı dairesinin farklı yöndeki kesin nitelikteki kararları arasında uyuşmazlığın giderilmesi talep edilemez.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 03 Mart 2025 tarihli kararına göre gerçek ve tüzel kişilere yönelik kambiyo senedi tanzimine ilişkin yetki bulunmadığından bonodan dolayı borçlu sorumlu tutulamaz.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 26 Mayıs 2025 tarihli kararına göre 3533 sayılı Kanun kapsamında kurumlar arasındaki uyuşmazlıklar ile ilgili olarak Hakem sıfatıyla açılan davalara hakem sıfatıyla en yüksek dereceli hukuk hâkimi bakmalıdır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14 Nisan 2025 tarihli kararına göre Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 16/2 ve 18/A-15 hükümleri uyarınca arabuluculukta geçen süreler, zamanaşımı süresinin hesaplanmasında dikkate alınamaz.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 26 Mayıs 2025 tarihli kararına göre dava şartı olan zorunlu arabuluculuk başvurusunun da, tahliye davası açma hakkının doğumundan sonra yapılması gerekir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 26 Mayıs 2025 tarihli kararına göre tevdi mahalli kararının verilmesi öncesinde talep dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmemesi hukukî dinlenilme hakkının ihlâli olarak değerlendirilmeyecektir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 23 Ocak 2025 tarihli kararına göre tarafın gerekçeli kararın kendisine tebliğinden önce kararı süre tutum dilekçesi adıyla istinaf ettiğini belirtir dilekçe sunması, istinaf iradesini açıkça ortaya koymaktadır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25 Şubat 2025 tarihli kararına göre kira sözleşmesinin yapılmasından bir gün sonra düzenlenen tahliye taahhütnamesi hukuken geçerlidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 10 Mart 2025 tarihli kararına göre kira bedeli açısından TBK 138 hükmü düzenlemesindeki diğer sebeplerin ve şartların oluşması halinde her zaman uyarlama davası açılması mümkündür.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 10 Mart 2025 tarihli kararına göre TBK 344 hükmünde düzenlenen kira bedelinin belirlenmesi davasının sebepleri ile uygulanacak ilkeleri, TBK 138 hükmündeki uyarlama davasının sebebini ve konusunu oluşturmaz.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 16 Ocak 2025 tarihli kararına göre uzun süreli olarak erkeğin bilgi ve rızası dışında aile konutundan ayrılmak erkek eş için evliliğin temelinden sarsılması sebebi olamaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28 Mayıs 2025 tarihli kararına göre takibe itiraz edilmesine rağmen kesinleşmemiş bir takipte haczin kabul edilerek takibin durması yerine borçlunun hacizle karşı karşıya kalması manevî tazminatı gerektirir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17 Nisan 2025 tarihli kararına göre borç benimsenerek ödeme taahhüdünde bulunulmuş ise de, her somut uyuşmazlığın ayrıca değerlendirilmesi gerekeceğinden menfi tespit davası açmakta hukukî yarar bulunmaktadır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 12 Şubat 2025 tarihli kararına göre ilamın kesinleşmediğine ilişkin bir iddia ileri sürülmediği için re’sen ilamın kesinleşmediği gerekçesi ile takibin iptaline karar verilemez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30 Nisan 2025 tarihli kararına göre geriye yürümeme ilkesi ve ıslah işleminin yapılmakla tamamlanmış usûlî işlem teşkil etmesi nedeniyle eldeki davada bu yeni hükmün uygulanamayacağı açıktır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 27 Kasım 2024 tarihli kararına göre haciz tutanağına konu 2 adet yağlı boya tablonun değerinin belirlenerek davalı borçlunun acz halinde olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26 Şubat 2025 tarihli kararına göre murisin asıl irade ve amacının, tek oğlu olan ve ikinci evliliğini yapmayı planlayan oğluna dava konusu taşınmazı devrederek diğer mirasçılardan mal kaçırmak olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09 Aralık 2024 tarihli kararına göre İİK 89/3 hükmü uyarınca açılan menfi tespit davası maktu harca tabi olmakla birlikte, davanın konusu bedele ilişkin olduğundan davacı lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmelidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 10 Mart 2025 tarihli kararına göre mahkeme, kiracının menfaatlerini de göz önünde tutmak suretiyle kiralananın gösterilmesi hususunda hakkaniyete uygun şekilde ihtiyatî tedbir kararı verebilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 12 Aralık 2024 tarihli kararına göre davacı tarafın kira sözleşmesine TMK 194/4 hükmüne göre taraf olma imkanı varken, ev sahibine açtığı taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine ilişkin davada hukukî yararı yoktur.